29 Haziran 2015 Pazartesi

Belediyelerin Unutulmaz Tweetleri!

Belediyeler sosyal medyada uzun süredir kamu dilinden uzak, sıcak-samimi bir dil kullanıyor. Özellikle bazı belediyeler var ki, kullandıkları dilleri, vatandaşa samimi yaklaşımları ve bazen de atarlarıyla her zaman gündem olmayı başarıyorlar. Onlar belediyeciliğin gülen yüzleri; bazen atarlılar, bazen sıcak ve sevecen ama onlar hep gönüllerin şampiyonu.

Belediye gibi belediyelerin hepimizi güldürürken düşündüren, mizah soslu unutulmaz "tweetlerini " derledik.

Kadıköy Belediyesi:
Beşiktaş Belediyesi:

Beşiktaş Belediyesi durur mu? Yapıştırmış cevabı: 

*Bknz: 6 Nisan 2015'te Twıtter'a erişimin engellenmesi



Şişli Belediyesi:
Karmaşık bir ilişki içerisindeler :)
Elektrik kesintilerinden bunalan belediye çareyi Bedaş'a yürümekte buldu.

Yozgat Belediyesi:
Tüm Türkiye'nin Yozgat'ın koordinatlarını öğrendiği o an:

Ataşehir Belediyesi:
Belediye burada İstanbul Büyükşehir Belelediyesi'ne ayar veriyor.

Odunpazarı Belediyesi:
Çünkü homofobi öldürür!
Belediye'nin 'Aşk örgütlenmektir' şeklindeki tweet'ine 'Bu iğrençlikle Aşk'ı bir tutabilen cahil zihniyet benim belediyem olamaz' tepkisini veren kullanıcı, hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşıyor: "Doğuştan mı homofobiktiniz yoksa, sonradan mı oldunuz? Geçmiş olsun. Tedavi için yardımcı olabiliriz."

Edremit Belediyesi:








19 Haziran 2015 Cuma

Belediyeler ve Logoları


Logo ticaretin başladığı yıllardan beri ürünleri, kuruluşları ya da hizmetleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan bir ya da birkaç tipografik karakterden meydana gelen bir nevi işaretlemedir. Markalar ve kurumlar için bir farklılaşma unsurudur. Logoyu bir şehir(belediye) için ele aldığımızda ise: Şehrin tarihi, kültürel yapısını " kimliğini" en iyi yönde yansıtan "şey"dir. Logo şehrin yüzü gibidir, şehir en iyi şekilde nasıl hatırlanmak istiyorsa o yönde bir logoya sahip olmalıdır. İnsanların kafasında doğru bir şekilde konumlanmak için tabi ki sadece fiziksel bir logo tek başına yetersizdir. Logonuzun bir hikayesi olmalıdır ve bu hikayeyi her mecrada bir şekilde insanlara anlatmalısınız. Logo bir şehrin mirasına yaslanan, vizyonunu anlatan bir konumda olmalıdır. Şehrin bütünsel kimliği ve kurumsal kimliği ile uyuşmalıdır. 

İyi bir logonun özellikleri:
  • Sade, anlaşılır ve hatırlanabilir olmalıdır.
  • Ayrıntıları kaybolmamalıdır.
  • Özgün olmalı ve başka kurumları çağrıştırmamalıdır.
  • Akılda kalıcı olmalıdır.
  • Kültürel özellikleri yansıtacak renkler ve anlamlar kullanılmalıdır.
  • Şehrin kimliği göz önünde olmalıdır.
Şimdi bazı belediyelerin logolarını birlikte inceleyelim:


İstanbul Büyükşehir Belediyesi:

Dört adet minare, yedi adet beyaz üçgen ve iki adet sur simgesini içeren logo. bu simgelerin kullanım amacı ise şu şekilde açıklanıyor: Minareler; istanbul silüetinin vazgeçilmez imzaları olması nedeniyle kullanılmıştır. Yedi beyaz üçgen ise; şehrin üzerine kurulduğu yedi tepeyi simgelediği için kullanılmıştır. logonun alt tarafında yer alan surlar ise; şehrin tarih boyunca fethedilmesinin zor olduğunu simgelediği için kullanılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin logosunda ilk önce cami minareleri göze çarpar. Bu minareler; İstanbul silüetinin vazgeçilmez imzaları olan camileri simgeler. Bu camiler; şehrin tarihini ve tarihsel dokusunu ve İstanbul’un İslamiyet açısından konumunu anlatır. Camilerle bütünleşmiş şehri; minarelerle anlatır. Logonun ortasındaki yedi beyaz üçgen ise; şehrin üzerine kurulduğu yedi tepeyi simgeler. Tarihte “Yedi Tepeli Şehir” diye anılan, üzerine “İstanbul Yedi Tepe” diye şarkılar yapılan şehir, ilk kurulduğu dönemlerde yedi tepe üstünde konumlanmış bir şehirdi. Yedi beyaz üçgen işte bu yedi tepeyi simgeler. Logo İstanbul'un tarihi ve kültürel yapısına yaslanmış durumda. Logo üzerinde İslam vurgunun yüksek olduğu görülüyor. Logodaki dokunuşlar anlaşılır ve net.  

Şişli Belediyesi: 


Şişli Belediyesi logosu bir anıt logo örneği. Logo Şişli sınırlarında bulunan Abide-i Hürriyet Anıtı'nı temsil ediyor. Tarihsel açıdan önemli bir yapıyı (simgeyi) şehrin logosu yapmak karşımıza sıkça çıkan bir durum. Abide-i Hürriyet Anıtı tarihsel açıdan önemli bir yapı olmasına rağmen maalesef pek fazla kişi tarafından bilinmiyor. Logo hakkında araştırma yaparken karşıma çıkan bir yazı anıtın hikayesini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Bu durum hikayesi olan logo açısından iyi bir örnek oluşturmuş.Yazının sonunda belediyenin kimliği ve logonun temsili hakkında şöyle bir açıklama var:
"Türkiye’de yapılmış ilk ulusal anıt kabul edilen Abide-i Hürriyet Anıtı 90'lı yıllardan beri Şişli Belediyesi’nin logosunu oluşturmaktadır. Şişli'nin en yüksek noktası olan Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nde özgürlüğü selamlayan anıt, özgürlüğün ve demokrasinin kenti Şişli'de uzun yıllardır bir logodan çok bir simge haline gelmiştir.
Şişli Belediyesi'nin yeni binasına adımınızı attığınızda girişte sizi Abide-i Hürriyet anıtının görseli karşılar. İçeride farklılığı zenginlik olarak gören bir anlayışla karşılaşırsınız. Özgürlüğün, eşitliğin ve demokrasinin kenti Şişli'de, Abide-i Hürriyet anıtı ebediyete kadar özgürlüğün simgesi olarak kalacak". 


Eskişehir Büyükşehir Belediyesi:

Yalın biçimde tasarlanmış logoda üst üste ya da alt alta duran"e"ler ile kentin eski ve yeni yüzü karşılaştırılmakta , geçmiş ve gelecek bir potada eritilmektedir. Kentin geleneksel göndergelerini içselleştiren "e" ile dişil karakterden oluşan "E" arasında algısal farklılıklar  ortaya çıkmaktadır. Zemindeki "e"nin daha baskın ve eskil bir imge taşıdığını, dişil "E"nin ise zayıf bir kent imajı verdiğini düşündürtmektedir. 

Eskişehir Büyükşehir logosu diğer logolara göre farklılık göstermekte. Logo doğrudan kent imajı ve vizyonunu temsil eden bir özellik taşımakta. Logodaki eski ve yeni vurguları değişen ve gelişen bir kenti Eskişehir'i anlatıyor.  Logo "basit" anlaşılır olması sebebiyle başarılı kabul edilebilir.

Karşıyaka Belediyesi:

Karşıyaka İskele Meydanı'nda yer alan "Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı"nı birebir olarak Karşıyaka Spor Kulübü'nün renkleri ile birlikte logo olarak kullanıyor. Logo Şişli Belediyesi'nde karşımıza çıkan anıt logonun bir diğer örneği.

Anıtın hikayesi şöyle:
Alandaki döşemeye yapılan ve üzerinde yürünen daha sonra plaklaşarak yükselmeye başlayan elemanlar; çiğnenmekte olan, kadın haklarının Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet ile yücelmeye başladığını simgeler. Atatürk ve O'nun belli başlı ilkelerini de simgeleyen bu dikit plaklar bronz bir kuşakla sıkı sıkıya kucaklanmıştır. Üzerinde Ulu Önder Atatürk, annesi Zübeyde Hanım, mermi taşıyan cefakar Türk Anası, Cumhuriyet ve Demokrasi ile başlayan seçme, seçilme ve her dalda yetişen ve uğraş veren Türk Kadınları (Öğretmen, hukukçu, kimyager gibi) simgeleyen kabartma figürler vardır. 

Kayseri Büyükşehir Belediyesi:

Logo içerisinde Erciyes Dağı ve Hunat Külliyesi bulunmaktadır. Logonun renkleri turkuaz yeşili ve Laciverttir.
Türk kültürü açısından önemli bir yer olan Kayseri, Türk rengi olarak da bilinen turkuazı logosunda kullanmaktadır. Renkler Kayseri’nin Erciyes’ten gelen kış ve soğuğunu da çağrıştırmakta. Sınırlarında Türk-İslam kültürüne dair bir çok eser bulunduran Kayseri’nin  tarihi ve kültürel yapısı logoda temsil edilmektedir.
Logoda yer alan Erciyes Dağı Kayseri denince akla gelen en önemli kimlik unsurlarından. Logoda kullanılan dağ görseli ve renkler Erciyes kimliğini doğrudan vurgulamış. Kayseri logosu tarih ve turizme yaslanıyor diyebiliriz. Logo basit ve anlaşılır ve Kayseri kimliğini doğru temsil ediyor.

Yararlanılan Kaynaklar:
http://www.researchgate.net/publication/236905822_Kentsel_Kimlik_Gstergesi_Olarak_Kent_Logolar
https://line.do/profile/sisli-belediyesi
http://www.karsiyaka.bel.tr/tr/neler-yapabilirsiniz/anitlar-ve-heykeller/ataturk-annesi-ve-kadin-haklari-aniti
https://eksisozluk.com/istanbul-buyuksehir-belediyesi-logosu--3397964

11 Haziran 2015 Perşembe

Pet Şişeni Getir, Kitabını Götür

Şişli Belediyesi çocuklara çevre duyarlılığı kazandırmak için örnek bir projeye imza atmış. Belediye “Dünya Çevre Günü” dolayısıyla başlattığı “Pet Şişeni Getir, Kitabı Götür” kampanyasıyla hem çocukların geri dönüşüm ve çevre duyarlılığı konusunda bilinçlenmesini hem de okuma alışkanlıklarının gelişmesini hedefliyor. Proje kapsamında Yazar Banu Bozdemir, Şişli’de çocuklarla biraya gelerek çocuklar ile hayvan, doğa ve bitki sevgisi üzerine sohbet ediyor. Etkinlikte pet şişe getiren her çocuğa Banu Bozdemir’in çocuk kitapları hediye ediliyor. 

Projenin hedefinde çocukların olması projeyi daha değerli kılıyor. Hepimizin bildiği gibi ülke olarak doğa ve geri dönüşüm konusunda bu kadar vurdumduymaz olmamızın en önemli sebeplerinden biri de eğitim sistemimizin, ders programlarımızın çocukları çevre konusunda eğitmekte eksik kalması.  Bu noktada çocuk–doğa etkileşiminin geniş bir çerçevede tartışılması; çocuklarda olumlu çevresel tutum ve davranışlar oluşturulacak uygulamaların yapılması önem taşıyor. Şişli Belediyesi'nin meseleyi en temelinden çocuklardan ele alarak başlaması bu açıdan önemli.










Projeye bizzat Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün de katılarak çocuklara kitap dağıtması övgüye değer bir davranış. Bu tür kampanyalarda topluma öncülük eden  şahsiyetlerin destekleri ve katılımları etkiyi daha da arttırıyor. Hayri İnönü'nün projede bizzat yer alması çevre ve geri dönüşüm konusunda sözde değil özde destek verdiğini de gösteriyor.

Kentleşme, aşırı nüfus artışı doğanın tahrip edilmesine ve çevre kirliliğine sebep oluyor. Aslında yok ettiğimiz doğa, kirlettiğimiz çevre bizim yaşam alanımız. Kendi yaşam alanlarımızı, nefesimizi tüketiyoruz bir bakıma… Bu yüzden küçük yaşta çocuklarımıza kazandırdığımız çevre ve geri dönüşüm bilinci daha yaşanılır bir dünya için büyük önem taşıyor. Çevreyi hep birlikte korumalıyız; çocuklarımızla, çocuklarımız için...

Bir Kızılderili'nin dediği gibi: "Biz bu dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık." 

Yaşlı bir Kızılderili ne kadar yanılabilir ki?


8 Haziran 2015 Pazartesi

Küresel Köyün Sakin Şehri: Seferihisar

"Yavaşlığın düzeyi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın düzeyi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır." Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Bir şey anımsamak isteyen kimse yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır. "  Milan Kundera
Sakin Şehir (Cittaslow,) toplam 30 ülkede 190 üyesi bulunan bir yerel kalkınma modeli. Cittaslow felsefesi yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunur. Cittaslow hareketi, insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıkmıştır.

Yavaş Şehir Hareketi'nin temelleri seksenli yıllarda  küçük şehirlere açılan fast foodlara karşı mücadele veren "Slow Food" hareketine dayanır. Rivayete göre 1986 yılında  Roma'da ünlü İspanyol Basamakları Meydanı'nda bir fast food dükkânı açılır. Birçok kanaat önderi ve esnaf, İtalya gibi mutfağıyla gurur duyan bir ülkenin kalbinde dünyanın her yerinde bulabileceğiniz böyle bir dükkânın açılmasına karşı çıkar. Tepkiler sonuç verir, dükkân kapanır. Bu zafer, 'Slow Food'u, bugün 150 ülkede 100 binden fazla üyesi olan bir sivil toplum örgütü haline getirir.
Bu hareketin felsefesini temel alan "yavaş şehir" hareketi de  1999'da Greve in Chianti Belediye Başkanı Paolo Saturnini önderliğinde üç belediye başkanı tarafından kurulur ve Cittaslow Birliği 'yavaş' felsefesine ve kendi özelliklerine sahip çıkan kentlerin bir araya geldiği bir birlik haline gelir.


Nüfusu 50.000'in altında olan kentlerin üye olabildiği Uluslararası Belediyeler Birliği'ne (Cittaslow)'e üye olarak kabul edilebilmek için şehirlerin belirli kıstasları yerine getirmeleri  gerekiyor. Bu kriterlerden başlıcaları şöyle:

  • Geleneksel yapıların korunması 
  • Trafiğin azaltılması 
  • Yerel ürünlerin kullanılması 
  • Yenilenebilir enerji kullanılması 
  • Fast food dükkânları yerine yerel yemeklerin sunulduğu restoranların desteklenmesi 
  • Eski yapıların restore edilmesi 
  • Gürültü kirliliğinin engellenmesi 
  • Hava kalitesinin yükseltilmesi 
  • Organik ürün üretilmesi 
  • El sanatlarının korunması gerekir


Türkiye'nin İlk Sakin Şehri Seferihisar

İzmir'in güneyinde yer alan Seferihisar, tarihi ve kültürel yapısıyla çok önemli bir konuma sahip. Giritliler tarafından kurulan ve Karyalıların bir kenti olduğu bilinen, tarihin en eski yerleşim yerlerinden Teos ilçe sınırlarında yer alıyor. Seferihisar'da Roma, Selçuklu, Lidya, Atina vb kültürlerine ait kalıntılar bulmak mümkün. Bölge içerisinde bulunan sit alanları, askeri yapılar  nedeniyle fazla yapılaşmanın olmadığı doğal bir güzelliğe sahiptir. 



Seferihisar'ın sakin şehir olma girişimleri 2009 yılında başlıyor. Belediye başkanı Tunç Soyer'in Cittaslow kavramından haberdar olup, harekete geçmesiyle Seferihisar bugün bir "cittaslow".  Soyer verdiği bir röportajda "cittaslow" ile ilgili şöyle diyor; " Bir kentin doğasını, tarihini, esnafını, yemeklerini o kenti o kent yapan özelliklerini korumadan kalkınmasının zararlarını fark ettik. Hayalimiz, yaptıklarımızla diğer kentlere bu kavramlara saygı duyarak da kalkınabilecekleri mesajını vermek"  

Cittaslow sadece şehrin tarihini korumak üzerine kurulu bir sistem değil aynı zaman da bir yerel kalkınma modeli. Bu yüzden cittaslow'la Seferihisar'ın kaderi değişiyor, kent tarihi ve kültürel değerlerini korurken aynı zamanda da yerel üreticiyi destekleyen projeler ve kooperatiflerle ekonomik olarak da iyi bir ivme kazanıyor. Bu yüzden Seferihisar son dönemde sıkça karşımıza çıkan "Sürdürülebilir Turizm" kavramı için iyi bir örnek oluşturuyor. Sürdürülebilir Turizmin üç ayağı çevresel, ekonomik ve sosyal yapı sakin şehir kavramıyla doğrudan uyuşuyor ve ortaya kendi kimliğini koruyarak "markalaşmış" bir kent çıkıyor. 


Seferihisar bize bir (başkanın) yöneticinin doğru bir vizyonla kenti nerelere taşıyabileceğini net olarak gösteriyor. Tunç Soyer vizyonuyla kentin dokusuyla çok iyi uyuşan bir modeli Seferihisar'a taşıdı. Hatta 2015 itibariyle Soyer, merkezi İtalya’da bulunan Cittaslow'un önceki başkanı Gian Luca Marconi’nin önerisiyle yönetim kurulu tarafından, genel başkan yardımcılığına seçilerek Seferihisar ve Türkiye'ye başka bir konum kazandırdı. Bugün Seferihisar'ın açtığı yoldan ilerleyen ve cittaslow'a üye olan 9 kentimiz var. Konumu itibariyle bir sakin şehir cenneti olan Türkiye'de bu sayı doğru yöneticilerle kolay bir şekilde arttırılabilir. Yeter ki biz üzerinde yaşadığımız tarihin, kültürün, değerlerin farkında olalım ve bunları talan etmek yerine korumayı, sahiplenmeyi deneyelim. 







4 Haziran 2015 Perşembe

Change.org Neyi Değiştirir ya da Aktivist Belediye Nasıl Olunur?

Change.org dünyanın en büyük imza kampanyası platformu. Platform  herkese görmek istediği değişimi yaratması için olanak sağlıyor. Change.org 190 ülkede 70 milyondan fazla kişi tarafından kullanılıyor. 

          2014 sonu itibariyle Türkiye verileri de şöyle:

  • 2012’de kurulan Change.org Türkiye’de 270 kampanya başarıya ulaşmış. 
  • Türkiye'de ortalama 7100 imzayla kampanyalar başarıya ulaşıyor.
  • Bir kampanya ortalama 57 günde başarıya ulaşıyor.


Change.org'un sihirli sözcüğü "Neyi değiştirmek istiyorsunuz"... Herkes bir şeylerin değişmesini istiyor, bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor ama bu değişim isteği ne kadar hedefine ulaşıyor? Türkiye oranlarına  baktığımızda  oluşturulan binlerce kampanya içerisinde başarıya ulaşan kampanya sayısının çok da fazla olmadığı görülüyor. Bu noktada Change.org'un  "değişim gücü nedir" sorusu aklımıza gelebilir. Geçenlerde Change.org’da karşılaştığım ve imzaladığım bir kampanya "değiştirme" gücüne iyi bir örnek. Kampanya Şişli’de bulunan Atatürk Evi ile ilgili. Kampanyada ihale süreci bitmesine rağmen Restorasyon süreci bir türlü bitmeyen Atatürk Evi’nin açılması isteniyor.  
 bitly.com/AtatürkEvi
bitly.com/
"Atatürk Evi 23. 12. 2013 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı Yapı İşleri Müdürlüğünce ihale edilerek restore edilmesi planlanmıştı. 23. 12. 2013 tarihinde başlayan ve teslim süresi 300 gün olan ihale süresi dolmasına rağmen hala restorasyon çalışmaları bitmedi. Tarihsel ve kültürel anlamda önemli bir yapı olan Atatürk Evi ile ilgili kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadan restorasyon süreci sürekli uzatılmaktadır. Toplumsal belleğimiz ve tarihi-kültürel birikimimiz açısından büyük önem taşıyan Atatürk Evi’nin en kısa sürede tekrar ziyaretçileriyle buluşmasını bekliyoruz."

Kampanyayı imzaladıktan sonra arka arkaya güncellemeler gelmeye başladı mailime. Bir anda kampanyayı merak edip, araştırmaya başladığımda karşıma Şişli Belediyesi çıktı. Açık söylemem gerekirse önce şaşırdım biraz, bir belediyenin bu tür eylemde bulunması ilginç geldi. Çünkü belediye denince akla hep bürokrasi, soğuk ulaşılmaz yapılar gelir... Belediye serttir, en ufak bir gülümseme göremezsiniz bu kurumlarda. Kanunların çizdiği sınırlarda görevlerini yapar, hiçbir zaman da dışına çıkmazlar.
Bu yüzden Şişli Belediye’nin sınırlarında bulunan ve toplum için kültürel-tarihi önemi olan bir yapı için mücadele vermesi övgüye değer bir iş. Övgüye değer olan bir başka şey de yeni medyaya entegre olmuş bir belediye olması. Change.org gibi bir mecrada kampanya oluşturup, tarihi ve kültürel bir yapının sadece sokakta eylem yaparak savunulamayacağını gösterdiği için. 

Yapılan güncellemeye bakılırsa kampanya kısa sürede amacına ulaşmış gözüküyor. Paylaşılan Haber linkinde şöyle bir açıklama var: İBB yetkilileri ise restorasyon çalışmasının 15 Haziran’da biteceğini, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürk Evi’nin yeniden ziyaretçilere açılacağını bildirmişler.

Peki Şişli Belediye’ni kampanyada başarıya götüren şey nedir?
  • Ne istediğini tam olarak bilmesi
  • Kampanyanın muhatabını doğru belirlemesi
  • Kampanyasını diğer mecralarda desteklemesi, bütünleşik bir kampanya yürütmesi.
  • Sosyal medya kanallarında meseleyi sürekli güncel tutması.
  • Line do vb. (İçerik sitesi) Atatürk Evi’nin hikayesini oluşturup yayınlaması.
  • Kamuoyunu konu hakkında sürekli bilgilendirmesi .


Change.org'da ve bu kampanya özelinde karşımıza çıkan bir diğer kavramda Dijital aktivizm.

"Dijital Aktivizm, bireylerin, ağ yapıları ve bilgi teknolojilerinin hızlı yayılım niteliklerinden faydalanarak, savundukları ya da tepki gösterdikleri, ifade özgürlüğü, insan hakları ya da çevre gibi sosyal ve/veya politik konulardaki dava, düşünce ya da olaylar üzerine merkezden bağımsız büyüyebilen, temel amacı yüksek kamuoyu sesi ve momentum üretebilmek olan eylemler tasarlayarak ortaya koymasıdır."
  Dijital aktivizm son dönemde ülkemizde ve dünyada meydana gelen bir çok sosyal ve siyasal meselenin temelini oluşturuyor. Şişli Belediyesi'nin kültürel bir değeri dijital dünyada savunması ve bu konuda kamuoyu oluşturması tam olarak bir dijital aktivizm örneği. Tabi dijital aktivizm'de unutulmaması gereken şey; değişimi makinelerin değil, insanların yarattığıdır. Mecralar sadece bir araçtır ve asla amaç olarak görülmemelidir.

Yeni medya insanlara ve kurumlara büyük fırsatlar sunuyor. Değişimi görebilenler, çağa ayak uyduranlar başarılı işlere imza atıyor.  Doğru stratejiye dayanan  ve kamuoyu desteğini arkasına alabilen kampanyalar küçük ya da büyük bir değişim sağlıyor. Bir imzayla dünyamı değişir demeyin: Belki dünyayı değiştiremezsiniz ama bir yerden başlamak lazım.   

Peki siz "Neyi değiştirmek istiyorsunuz?"